2 Kasım 2011

Almancayı Yoğun Öğrenmek

Buraya baktığınıza göre Almanca öğrenmeye niyetlenmişsiniz demek ki! Size Almanca ders veremeyeceğim ama bazı öneriler sunabilirim.
Ben yaklaşık 7 hafta boyunca Goethe Enstitüsünde verilen derslere katıldım(http://www.goethe.de/ins/tr/ist/trindex.htm). Benim katıldığım kurslar hızlandırılmış-yoğun kurslardı. Yani normalde 16 hafta sürecek olan ilk seviye A.1 kurslarını biz 7 haftada tamamladık.
Benim burada size bu yoğun kurslarla ilgili bir önerim olacak. A.1 seviyesi dersleri haftada 4 gün ve yaklaşık 3'er saat sürdü. Yani herşeyden önce bu iş için bolca vaktiniz olmalı! Günlük olarak ev ödeviniz oluyor. Bunları mutlaka çok düzenli yapmanız ve öğrendiğiniz herşeyi sizin tekrar etmeniz gerekiyor. Bir çok kursiyer için sorun burada çıkıyor. Eğer çok disiplinli davranamıyorsanız veya kurstan sonra pek vaktiniz yoksa kursu takip etmeniz zorlaşıyor. Çünkü bir çok konuya bir daha geri dönülmüyor. Örneğin saatleri, rakamları, yönleri öğrendikten sonra bu konulara tekrar dönüp bakılmıyor.
Sıkışık bir zaman sürecinde yapılan bu eğitimin en büyük dezavantajı bu. Siz daha saatleri ifade etmeyi ya da anlamayı başaramadan başka bir konuya geçmiş olunuyor. Eğer çok kısa sürede bu dilin temelini almak istiyorsanız bolca vaktiniz olmalı ve kendiniz ısrarla tekrarları yapmalısınız. Aksi takdirde bu kurs sizin için bir hayal kırıklığı olacaktır.
Ben ilk haftalar bolca tekrar yapmıştım ve notlarım oldukça iyiydi. Ancak daha sonraları bu vakti bulamadım ve notlar aşağı doğru inmeye başladı. Hele birde benim gibi konuyu çok hızlı kavrayamıyorsanız ve biraz sükunete ihtiyacınız varsa o zaman işiniz daha da zorlaşıyor:-)
Son olarak özellikle söylemek istediğim birşey var. Almanca zor bir dil değil! Böyle diyenlere inanmayın! Bu bir Alman olsada! Bir şeyin zor olduğuna inanırsanız onu başarmanızda zorlaşır.
Almanca öğrenme konusunda size başarılar.

2 Eylül 2011

Yunanistan'a bisiklet yolculuğu


Geçen hafta sonu hayatımın en uzun bisiklet yolculuğunu yaptım! Edirne Pazarkule sınır kapısından girerek Yunanistan'ın Orestiada şehrine kadar 20 Km'den fazla bir yolu bisikletle gittik.
Aslında yola çıkarken bu kadar uzak bir yere gideceğimi bilmiyordum yoksa gitmezdim galiba! Amacımız ilk başta sadece biraz bira içmek ve Yunanistan'ı ziyaret etmiş olmaktı. Bu uzun bisiklet yolculuğu biraz sürpriz oldu.
Pazarkule'den sınırı geçmek için 15 TL ödeyip bir pul alıyorsunuz. ( Tabi ki Türk tarafında!) Sonra ister yürüyerek ister bisikletle sınırı geçiyorsunuz. Bir iki dakika sonra Kastanies adlı küçük bir yerleşim yerine geliyorsunuz(Yandaki resim buraya ait). Buradan sonra 20 Km yol gitmeniz gerekiyor Orestiada'ya ulaşmak için.
Oldukça düzgün bir otoyol var sizi oraya götüren. Yolun iki tarafında da genişçe emniyet şeritleri var. Bu kısımda bisikleti sürebiliyorsunuz. Sanırım enerjimiz daha fazla olduğu için, belki birazda daha fazla iniş vardı, gidiş daha kolaydı. Dönüşümüz ise tam 1,5 saat sürdü. Eğer kendinize bisiklet sürme konusunda güveniyorsanız ve hiç durmayacaksanız bu süreyi 1 saate yaklaştırabilirsiniz. Yolda görmeye değecek hiç birşey yok. Bu nedenle yolda size bir müzik çalar eşlik ederse daha zevkli bir yolculuk olur. Ayrıca yol boyunca herhangi bir alış veriş yeri ya da yerleşim yeri yok. Bu nedenle bütün ihtiyaçlarınızı önceden temin etmeniz gerekiyor.
Bisiklet yolculuğunuzun sonunda Orestiada'ya vardığınızda karşınıza oldukça sıradan hatta Edirne ile kıyaslarsak sevimsiz bir şehir çıkıyor. Gezdiğimiz heryerde oldukça çirkin yapılar vardı. Öğrenebilidiğimiz kadarıyla bu şehrin pek eski bir tarihide yok, ya da biz bulamadık. Savaştan sonra Edirne'den göçen Yunanlıların burayı bugünkü fizike yapısına getirdiği söyleniyor. Gördüğümüz kadarıyla oraya sadece hafta içi gidilir (çünkü hafta sonu bir çok yer kapalı) ve ikinci kez gitmeniz için pek bir neden yok!
Sınırdaki Kastanies içinse aynı şeyi söylemek mümkün değil. Bu küçük yer çok daha sevimli geldi bize. Fotoğraftanda görebileceginiz gibi gezmek için oldukça şirin bir kiliseside var. Sınır kapısına doğru gelirken sağa sınıra doğru değilde sola devam ederseniz Arda Nehri'ne varıyorsunuz. Buranın hemen kıyısında oturup bir bira ya da Yunanistan'a özgü bir şarap içebilirsiniz. Ama unutmayın bu şarap size 0,5 lt olarak gelebilir. Bu bize biraz fazla geldi!
Sonuç olarak Kastanies'i ben Orestiada'ya tercih ederim. Hem çok yakın hem de daha şirin bir yer. Ama illada Orestiada'ya gitmek isterseniz ulaşım için başka bir yol seçin. Çünkü orayı görmek için o kadar yorulmaya değmiyor bence. Ya da sadece uzun bir bisiklet yolculuğu istiyorsanız ona birşey diyemem. Tercih sizin.

22 Ağustos 2011

Türk Muhammed!

Peygambere nüfus cüzdanı çıkarttılar!

Of Müftüsü Mehmet Genç ile Peygamberimizi Tanıtma ve Kültür Vakfı Üyesi Burhan Gültekin, Hz. Muhammed için nüfus cüzdanı hazırladı.


Hz. Muhammed’in doğumundan 1422 yıl sonra nüfus cüzdanını hazırladıklarını ve il müftülüklerine dağıttıklarını belirten Genç, şöyle konuştu:

"Bu dünyada bir ilktir. Şimdiye kadar böyle bir çalışma düşünülmedi. Bu bir kimlik kartı değildir, bu bir nüfus cüzdanıdır. İstanbul’da basıldı. Ramazan ayına mahsus bir çalışmadır. Bana da 1000 adet geldi. Maliyeti 25 kuruştur, makbuz karşılığında 1 TL’ye satılmaktadır. İnşallah Resulullah efendimiz 1422 yıl sonra gelen bu kimlik dizaynından ve bildiriminden manen memnun olmuştur. Yüce Rabbim hepimizi O’na hizmetkâr eylesin ve şefaatına nail eylesin. Resulullah için ne yaparsak azdır. "


Şovenlikte son nokta... Böyle bir zihniyete ne denebilir?"Zihni Sinir" projelerinden birine benziyor sanki. Hani Türklük histerileri göğsüne sığmayıp, bendini yıkıp taşan vatandaşın biri yememiş, içmemiş bu düşünceyi bir yerinden pırtlatmış sanki!

Mustafa Kemal Türkleri Arap dünyasının hegemonyasından kurtarıp bir ulus bilinci yaratmaya çalıştı olmadı. Aklı evvelin biri de şimdi kalkmış 'Biz Arap kültüründen kurtulamadık bari peygamberi Türkleştirelim de şu ulus ve din arasında yıkılmaz bir bağlantı kuralım.' diyor galiba.

19 Temmuz 2011

Migros Mağduru...


Yan taraftaki mahkeme kararından da görebileceğiniz gibi Migros Cevahir firmasından bir alış veriş yaptıktan sonra ödeme yapmak için banka kartımı kasiyere verdim. Kasiyer iki kez banka kartıyla çekim yapmayı denedi ve ikisinde de olmuyor dedi! Bir kez daha denedi bu sefer de "Bakiye yetersiz" dedi. Bunun üzerine başka bir bankanın kredi kartını verdim çekim yapması için. Bu sefer başarmıştı!
Eve dönünce her zaman yaptığım gibi internetten hesap hareketlerini kontrol edince gördüm ki kasiyerin olmuyor dediği çekimler aslında olmuş ve böylelikle iki kez banka kartıyla bir kez de kredi kartıyla ödeme yapmışım.
Hemen ertesi gün Migros'a gidip belgeleriyle birlikte durumu anlattım. Oranın müdürü olduğunu söyleyen bayan ne yazık ki kendisinin birşey yapamayacağını ve durumu merkeze ilettiklerini ve en kısa zamanda bize geri döneceklerini söyledi.
O günden sonra defalarca oraya gitmemize rağmen değişen tek şey bize daha fazla ukala davranmaları oldu!
Sonuçta işi mahkemeye götürmeye karar verdik. Çokta uzun sayılmayacak bir bekleyişten sonra mahkeme bizi haklı buldu ve paramızın geri ödenmesine karar verdi. Bunun üzerine Migros'a tekrar gittik ve paramızı bu mahkeme kararını göstererek geri istedik. Fakat yine vermediler ve bu seferde "avukatlarının konuyla ilgilendiğini ve bize geri döneceklerini" söylediler.
Sonuçta bu mahkeme kararını alıp icra mahkemesine gittik ve şimdi icranın paramızı Migros'tan almasını bekliyoruz.
Bütün bu süreçte en çok zoruma giden Migros'un bir mahalle bakkalı kadar bile ahlaklı davranmaması ve böylesi bir şirket için küçücük bir meblağ olan bu parayı vermemekte bu kadar ısrar etmesi.
Ama tabi Migros'un böyle davranmasındaki en büyük etken Türkiye'de ciddi bir tüketici dayanışması, bilinci v.b. olmaması. Bu nedenle çok rahatlar. Bir müşteri kaybetmek onlar için pek de önemli değil. Ne de olsa onlardan vazgeçmeyecek birçok müşterileri var.
Birgün sizinde başınıza gelebilir. Dikkat!

20 Ocak 2011

Dindar Atatürk...

Artık dindar bir önderimiz var... Aşağıdaki habere göre Atatürk dini bütün bir insanmış...

ATATÜRK’ÜN DİNDAR YÖNÜ
Öğretim Programı din dersinin vizyonu, “21. yüzyılın çağdaş, Atatürk ilke ve inkılaplarını benimsemiş, temel demokratik değerlerle donatılmış, insan haklarına saygılı, yaşadığı çevreye duyarlı, bilgiyi deneyimlerine göre yorumlayıp sosyal ve kültürel bağlam içinde oluşturan, kullanan ve düzenleyen, sosyal katılım becerilerini geliştirmiş, kendi dininden başka dinlere karşı anlayışlı, milli ve ahlaki değerleri benimseyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları yetiştirmek” olarak tanımlanıyor. Yeni din derslerinde “laiklik ve din” dışında da Atatürk’ün dindar yönü çok kapsamlı olarak yer bulacak.

9. sınıflara Atatürk’ün laiklik anlayışı, 10. sınıflara Atatürk’e göre dinin vazgeçilmez olduğu, 11. sınıflara Atatürk’ün Hz. Peygamber’le ilgili sözleri, Diyanet’i kurması, Türkçe meal ve tefsir yazdırması, 12. sınıfta ise neden din eğitiminin medreseler yerine okullarda verilmesini istediği ve din bilginleriyle diyalogları anlatılacak.